27 Temmuz 2013 Cumartesi

Parolayı söyle!

Küçük Arif’in canı tatlı bir şeyler istiyordu. Mutfağa girince tezgahın üzerindeki elmayı gördü. Kıpkırmızı bir elmaydı bu. Çok tatlı görünüyordu.

Hemen aldı ve ısırmak üzere ağzına götürdü. Ama o da ne! Tanıdık bir ses:
- Dur bakalım! Önce parolayı söyle! Diye seslenmiyor mu?

- Kimsin sen? Diyerek etrafına baktı Arif. Kimseyi göremiyordu. Ses de pek yakından gelmişti. O kadar yakın ki hatta neredeyse şu elindeki elmadan gelmiş gibiydi. Evet evet, elmaydı seslenen…



- Benim! Elinde tuttuğun elma! Beni yemeye niyetlisin anlaşılan. Ama önce parolayı söylemelisin.
Arif şaşkındı. Elma konuşur muydu hiç? Elma Arifin aklından geçeni anlamış gibi tekrar konuştu:
- Neden şaşırdın? Sadece ağzı dili olanlar mı konuşur? Her varlığın kendine göre bir dili vardır. Biz hepimiz kendi dilimizle Yaratanımızı zikrederiz.

Arif buna itiraz etmedi. Çünkü bir keresinde o da duymuştu bunu…
- Evet biliyorum, dedi. Elma buna sevinmişti:
- Madem bunu biliyorsun o halde sen parolayı da bilirsin. Haydi, söyle bakalım bir şey yiyip içmeden önce ne söylenir?

Arif parolanın ne olduğunu anlamıştı. Hemen söyledi. Elma da çok mutlu oldu buna.
- Ne güzel beni senin gibi Müslüman ve bilgili bir çocuk yiyeceği için mutluyum. Doğrusu hep korkuyordum: “Ya beni nimetleri vereni tanımayan birisi yerse,” diye…

Arif elmasından gevrek ısırıklar alarak bahçeye oynamaya çıktı. Arkadaşlarının yanına koşarken onlara seslendi:

“Hey! Baksanıza! Siz parolayı biliyor musunuz bakayım!”
Eee çocuklar, sizler biliyor musunuz elmanın sorduğu parolayı?

-----------------------------------------
(cevap: Bismillahirrahmanirrahim.)

İslami Hayat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Email Yazma Zorunluluğu Yoktur Lutfen Gerçek Adınızı
Ve Emailinizi Yazmayınız Takma Isim Kullanınız
Yorumlama biçimi: Anonim Olarak Seçiniz
Güvenlik Kodunu Her İki Cümleyi Yanyana Yazınız
Mehmet Can