Hemen aldı ve ısırmak üzere ağzına götürdü. Ama o da ne! Tanıdık bir ses:
- Dur bakalım! Önce parolayı söyle! Diye seslenmiyor mu?
- Kimsin sen? Diyerek etrafına baktı Arif. Kimseyi göremiyordu. Ses de pek yakından gelmişti. O kadar yakın ki hatta neredeyse şu elindeki elmadan gelmiş gibiydi. Evet evet, elmaydı seslenen…
- Benim! Elinde tuttuğun elma! Beni yemeye niyetlisin anlaşılan. Ama önce parolayı söylemelisin.
Arif şaşkındı. Elma konuşur muydu hiç? Elma Arifin aklından geçeni anlamış gibi tekrar konuştu:
- Neden şaşırdın? Sadece ağzı dili olanlar mı konuşur? Her varlığın kendine göre bir dili vardır. Biz hepimiz kendi dilimizle Yaratanımızı zikrederiz.
Arif buna itiraz etmedi. Çünkü bir keresinde o da duymuştu bunu…
- Evet biliyorum, dedi. Elma buna sevinmişti:
- Madem bunu biliyorsun o halde sen parolayı da bilirsin. Haydi, söyle bakalım bir şey yiyip içmeden önce ne söylenir?
Arif parolanın ne olduğunu anlamıştı. Hemen söyledi. Elma da çok mutlu oldu buna.
- Ne güzel beni senin gibi Müslüman ve bilgili bir çocuk yiyeceği için mutluyum. Doğrusu hep korkuyordum: “Ya beni nimetleri vereni tanımayan birisi yerse,” diye…
Arif elmasından gevrek ısırıklar alarak bahçeye oynamaya çıktı. Arkadaşlarının yanına koşarken onlara seslendi:
“Hey! Baksanıza! Siz parolayı biliyor musunuz bakayım!”
Eee çocuklar, sizler biliyor musunuz elmanın sorduğu parolayı?
-----------------------------------------
(cevap: Bismillahirrahmanirrahim.)
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Email Yazma Zorunluluğu Yoktur Lutfen Gerçek Adınızı
Ve Emailinizi Yazmayınız Takma Isim Kullanınız
Yorumlama biçimi: Anonim Olarak Seçiniz
Güvenlik Kodunu Her İki Cümleyi Yanyana Yazınız
Mehmet Can