Bir zamanlar kendini beğenmiş bir Fare varmış. Kendisini herkesten üstün görürmüş. Onun bu halinden bıkan arkadaşları bir gün Fare’ye küsmüşler. Artık hiçbiri onunla konuşmuyormuş.
Ama Farecik bundan ders alacağı yere,
- Hıh! Siz benim kıymetimi bilmiyorsanız benim size hiç ihtiyacım yok! Demiş.
Onları bırakıp kendisine başka bir arkadaş bulmaya çıkmış.
Farecik boyuna posuna bakmayıp, kurula kurula dolaşıyormuş ki ne görsün? Ormanın bitimindeki bozkırda kocaman bir deve otlamıyor mu?
Deve kocaman, boylu poslu bir hayvanmış ama çok alçak gönüllüymüş. Fare’yi görünce ona gülümsemiş ve selam vermiş.
- Selamün aleyküm Fare kardeş.
Fare, koskoca Deve’nin kendisine böyle değer verdiğini görünce kendini bir şey zannetmiş. Selamına böbürlenerek karşılık vermiş:
- Selam!
Deve bu Fare’nin halini pek bir garip bulmuş. Biraz da neden böyle davrandığını merak etmiş. Bu sebeple onun davranışlarını bir süre incelemeye karar vermiş.
Farecik ise bu sırada aklından başka şeyler geçiriyormuş. “Böyle iri yapılı bir arkadaş edinirsem, bana küsen arkadaşlarıma bir güzel hava atarım. Bu sebeple şu deveyle arkadaş olmaya çalışayım”
Fare bu düşünceyle Deve’nin yanına gelip sohbet etmeye başlamış. Deve de Fare’nin kendisine alaka göstermesinden memnun olmuş. Bir süre şuradan buradan konuşmuşlar. Bir ara Fare’nin gözüne Deve’nin boynundaki yular takılmış. Sormuş:
- Bu nedir?
Deve cevap vermiş:
- Bu benim sahibimin taktığı yulardır. Onunla çekerek beni istediği yere götürür.
Fare bunu duyunca çok sevinmiş. “Şimdi ben şu Deve’nin yularını tutarak arkadaşlarımın yanına gitsem kim bilir nasıl da şaşırırlar” diye hayallere dalmış. Sonunda bir bahane ile Deve’nin yularını tutmuş:
- Gel Deve kardeş, sana çok güzel otların bulunduğu bir otlak göstereyim. Demiş.
Deve uysal bir hayvanmış. Fare’nin yularını tutup sürüklemesine aldırış etmemiş. Bir süre böylece yürümüşler. Hatta ormanın içinden geçen derenin kıyısına kadar gelmişler.
Fare’nin asıl niyeti arkadaşlarını bulmakmış. Ama bir de ne görsün, arkadaşlarının hepsi derenin öte yanında değil mi?
Fare’yi almış bir düşünce “Bu dereden karşıya nasıl geçsem acaba? Yakında da hiç köprü filan görünmüyor!”
Fare böyle düşünürken deve durumu anlamış ve sormuş:
- Hayırdır Fare kardeş, neden derenin kıyısında böyle duruyoruz? Karşıya geçsek ya!
Fare kekeleyerek:
- Eee. Ben bu dereyi nasıl geçeyim? Baksana bu suda boğulurum, demiş.
Deve Fare’ye iyi bir ders verme zamanının geldiğini anlamış.
- Canım bu kadarcık sudan mı korkuyorsun? Baksana ancak diz boyu…
Fare mecburen itiraf etmiş:
- Dizden dize fark var. Senin ancak dizine geliyor ama benim boyumu aşıyor.
Deve, Fare’nin küçüklüğünü itiraf etmesi karşısında ona acımış.
- Haydi gel! Sırtıma bin de, seni karşıya geçireyim, demiş.
Fare sevine sevine Deve’nin sırtına tırmanmış.
Karşıya geçtiği zaman arkadaşları onu Deve’nin sırtında gördüklerine çok şaşırmışlar. Kendi aralarında konuşmaya başlamışlar:
- Kibirli Fare bu Deve’nin sırtında ne arıyor acaba? Yoksa yine bize hava atma derdinde mi?
Farecik ise Deve’nin o alçak gönüllü halinden çok etkilendiği için artık kibirli davranmaktan vaz geçmiş. Deve’nin sırtından inince ona teşekkür etmiş. Arkadaşlarının yanına gelip Deve’yi tanıştırmış:
-Deve kardeş çok iyiliksever biri. O olmasa dereyi geçemezdim. Artık ben de gerçek büyüklüğün alçak gönüllülük ve iyilik olduğunu anladım. Bundan sonra size büyüklük taslamayacağım. Eğer beni aranıza alırsanız iyi bir arkadaş olacağım, demiş.
Arkadaşları Fare’deki bu değişikliği görünce çok sevinmişler. Onu tekrar aralarına almışlar. Güzel güzel geçinmişler.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Email Yazma Zorunluluğu Yoktur Lutfen Gerçek Adınızı
Ve Emailinizi Yazmayınız Takma Isim Kullanınız
Yorumlama biçimi: Anonim Olarak Seçiniz
Güvenlik Kodunu Her İki Cümleyi Yanyana Yazınız
Mehmet Can