Küçük Fidan çok heyecanlıydı. Çünkü kış uykusundan yepyeni bir coşku ile uyanmıştı. Bu bahar onda bir başkalık vardı. Dallarının ucunda daha önce hissetmediği bir gıdıklanma hissediyordu. Küçük fidan çok merak ediyordu; ne olacaktı acaba?
Fidanın bulunduğu bahçede başka ağaçlar da vardı. Bunlar daha büyük ağaçlardı. Hepsinin de güzel meyveleri vardı. Mesela en yakın komşusunun dallarından her yıl sapsarı armutlar sarkardı. Arkasındaki genç ağaç ise al yanaklı şeftaliler verirdi.
Bahçenin öbür ucundaki ağaç ise bir kiraz ağacıydı. İçlerinde en canı tez olanı da oydu. Çoktan çiçek açmıştı bile… Pembe çiçekleriyle ne kadar hoş görünüyordu…
Küçük Fidan onun bu çiçeklerle bezeli haline gıptayla baktı. Kendisi de bir gün onun gibi olabilecek miydi acaba?
Günler geçti. Fidancık sabırla bekledi, bekledi. Bir sabah uyandığında dallarının ucunda ilk tomurcuğun patladığını gördü. Sevinçle:
“İşte!” dedi.
Bu onun ilk çiçeğiydi!
Çiçekler birbiri ardınca açtı. Küçük fidanın dalları çiçeklerle bezenmişti!
Kim bilir ne kadar güzel olmuştu!
Evet çok güzel olduğundan emindi. Çünkü o gün bahçeye gelen çocuklar da çiçeklerini çok beğenmişlerdi.
İçinde bir gurur duygusu belirdi. Ne de olsa bunlar onun çiçekleriydi. Bu çiçeklerle bahçenin en güzel ağacının kendisi olduğunu düşünüyordu.
Çiçekleri arı ve kelebeklerin de ilgisini çekmişti. Dallarının ucundaki çiçeklere her gün bir sürü arı konup kalkıyordu.
Fidancığın ise bu işe canı sıkılıyordu.
- Gidin başımdan! diye bağırmak istiyordu, bu bal hırsızlarına… Ama hiçbirinin aldırdığı yoktu.
Onun bu hali yaşlı armut ağacının ilgisini çekmişti.
- Neden arılara kızıyorsun? Senin onlara ihtiyacın var, diye öğüt verdi. Ama küçük fidan buna pek inanmadı.
- Benim arılara ne diye ihtiyacım olsun ki? Onlar sadece aç gözlü böcekler! Çiçeklerime zarar verecekler!
- Çiçeklerin için bu kadar endişe etme. Onlar zaten birkaç güne kadar dökülecekler. Asıl önemli olan o çiçekler döküldükten sonra yerinde meyvelerin oluşması. İşte meyvelerin oluşması için de o arılara ihtiyacın var!
Küçük Fidan henüz çok genç olduğu için bunları anlayamadı.
- Ama ben çiçeklerimin dökülmesini istemiyorum… Onlar bana çok yakıştı. Böyle çok güzel oldum, diye sızlandı.
Yaşlı ağaç:
- Çiçekler güzeldir ama geçicidir. Asıl önemli olan ise insanlara faydalı olan meyveleri yetiştirmendir. Sahiplerin seni bunun için dikti. Eğer meyve vermezsen sana hiçbir değer vermezler.
Küçük Fidan pek anlamamıştı. Sahipleri de kimdi? Hani şu sabahları onları sulayan, zararlı böcekleri ilaçlayan adam mı?
- Yani beni meyve vermem için mi diktiler?
- Tabi ki… Meyvesi olmayan ağaca kim değer verir ki? Sen de bahçedeki bütün arkadaşların gibi meyve vermelisin. Böylece faydalı bir ağaç olup meyvelerini yiyen çocukları sevindirmelisin. Sana yakışan da budur!
Küçük Fidan yaşlı ağacın sözlerinden hoşlanmamıştı. Eğer dediği doğruysa insanlara faydalı olmak için bütün yaz çalışması gerekiyordu. Hem de çiçeklerine arıların konmasına sabretmesi lazımdı…
Bu hiç işine gelmemişti. Ama ne yazık ki armut ağacının dediği gibi olmuştu. Birkaç hafta içinde dallarındaki bütün çiçekler döküldü.
Küçük fidan dökülen her bir çiçek için şikayet edip durdu. Diğer ağaçlar:
- Bak hepimizin çiçekleri zamanla dökülüyor. Biz hiç ağlıyor muyuz? Sen de artık bu durumu kabullenmelisin. Artık süsünle övünmeyi bırakıp asıl görevine bakmalısın, diyordu. Küçük fidan ise görev kelimesini sevememişti bir türlü.
O yaz çabucak geçip gitti. Bahçedeki ağaçlar yine kıpkırmızı kirazlar, altın sarısı armutlar, al yanaklı şeftaliler verdi. Çocuklar bu ballı meyveleri yiyip sevindiler. Bahçenin sahibi de bu durumdan çok memnun oldu.
Küçük Fidana gelince, neredeyse güz geldiği halde onun meyveleri bir türlü tatlanmamıştı. Çünkü görevini pek önemsememiş, meyvelerine özen göstermemişti.
Bir sabah bahçenin sahibi ile karısı geldi. Elmalardan birini ısırıp tadına baktıktan sonra kendi aralarında konuşmaya başladılar:
- Bu elmaların hiç tadı yok. Galiba yanlış bir seçim yapmışız. Bu iyi bir ağaç değilmiş. Boşuna dikmişiz…
- Aslında bu iyi cins bir Küçük Fidandır. Bence ona bir yıl daha şans verelim.
Küçük Fidan artık faydalı bir ağaç olmanın önemini anlamıştı. Bu bahçede herkesin bir görevi vardı. Elbette onun da bir yaratılış gayesi olacaktı. Dersini almıştı. Bundan sonra çiçekleriyle övünmek yerine tatlı meyve vermeye özen gösterdi.
Ertesi yıl bahçe sahibi tekrar fidanın yanına geldi ve meyvelerinden birini koparıp tadına baktı.
- Hımm. Bu elmalar ne kadar lezzetliymiş, dedi. Bu fidanı dikmekle iyi etmişim. Gerçekten de faydalı bir ağaç olacak bu!
O yaz bütün çocuklar Fidanın başına toplandı. Çünkü onun tatlı meyvelerini çok beğenmişlerdi. Böylece Küçük Fidan asıl güzelliğin insanlara faydalı olmak olduğunu öğrenmişti.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Email Yazma Zorunluluğu Yoktur Lutfen Gerçek Adınızı
Ve Emailinizi Yazmayınız Takma Isim Kullanınız
Yorumlama biçimi: Anonim Olarak Seçiniz
Güvenlik Kodunu Her İki Cümleyi Yanyana Yazınız
Mehmet Can