Çocuklara ALLAH ı Nasıl Anlatacağız


TAKDİM
İnanmak da sevmek, sevilmek, ilgi görmek ve göstermek kadar insanın fıtratının bir gereğidir. Tüm insanlar, inanma ihtiyacı içerisinde doğarlar. Bu sebeple, daha çocukken Allah-u Zülcelâl hakkında sorular sormaya başlarlar.

 Çoğu anne baba, çocuğun soruları karşısında nasıl cevap vereceğini bilemez ve kimi zaman yanlış yaparak, çocuğun inanç dünyasında onarılmaz yaralar açılmasına sebep olur. Tabii olarak, daha sonra bu yaralar iyileşmezse daha da kötüleşir ve çocuklar yetişkin birer birey olduklarında, ruhlarında dayanılmaz acılar duymaya başlarlar.

Hiçbir ebeveyn, çocuklarının büyüdüğünde acı çekmesini, hele hele inançsız olmasını istemez. Bu sebepledir ki çocuklarının imanlı birer yetişkin olmasını arzulayan büyükler, onlara dini eğitimi doğru bir şekilde vermenin yolunu öğrenmek zorundadırlar.

 Peki, “Çocuklarımıza Allah-u Teala’yı nasıl anlatmalıyız?” Dahası “Onların sorularına nasıl cevap vermeliyiz ki hata yapmayalım?”

Yazarlarımızdan Pedagog Ali Çankırılı bu yazısı ile bu soruları yanıtlıyor.
 
Çocuklarımıza Allah’ı nasıl anlatacağız?

Çocuklar, hikâye ile anlatılan konuları daha kolay ve daha istekli öğrenirler. Allah’ı ve sıfatlarını öğretirken, Lokman aleyhisselam ile oğlu arasında geçen konuşmaları hikâye şeklinde anlatabiliriz. Ben çocuklarıma Peygamberimizi anlatırken, çocukları ne kadar çok sevdiğini, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizden ve kızı Fatıma anamızdan örnekler vererek hikâye şeklinde anlatmıştım.

Keza gösterdiği mucizeleri anlatırken de hikâye yolunu seçmiştim. Meselâ, sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem ve Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu hicret için Sevr mağarasına gizlendiklerinde, yaşanan örümcek ve güvercin mucizesini hikâye suretinde anlattığımda, oğlum dört yaşındaydı. O kadar hoşuna gitmişti ki, “Babacığım, bir daha anlat” demişti.

Hazreti Lokman aleyhisselamın oğluna yaptığı öğütlere baktığımızda, ilk sırada “Allah’tan başka ilâh yoktur” inancının geldiğini görüyoruz. “Lokman oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum, dedi, Allah’a ortak koşma, çünkü bu büyük bir haksızlıktır.” (Lokman; 13)

Biz de bu ayetten hareketle, çocuklarımıza Allah’ın büyüklüğünü anlatacağız. “Kâinatı, güneşi, yıldızları, ayı, dünyayı ve üzerindeki bütün canlıları yaratan O’dur. Dünyanın en güçlü kralına da, küçücük sineğe de can veren O’dur. Allah’tan başka ilâh yoktur. İbadete ve duaya lâyık ancak O’dur. Ancak Allah’ın önünde eğilir (namaz kılar) ve gücümüzün yetmediği şeyleri O’ndan isteriz. Eğer Allah’ı unutur, mal, para ve makam elde etmek için başkalarının önünde eğilirsek, Allah’a ortak koşmuş, büyük bir haksızlık yapmış oluruz.”

Lokman aleyhisselam öğüdüne devamla, “Yavrucuğum, dedi, yaptığın en küçük bir iş (iyilik veya kötülük) bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde olsa dahi Allah onu görür. Doğrusu, Allah’ın her şeyden haberi vardır.” (Lokman; 16)

Biz de Lokman aleyhisselam gibi, çocuklarımıza Allah’ın yaptığımız her şeyi gördüğünü, aklımızdan ve kalbimizden geçen en gizli duyguları bildiğini, O’ndan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğimizi, iyi şeyler yaptığımızda hoşnut olduğunu ve bizi seveceğini anlatmalıyız.

Sonraki ayetlerde, Lokman aleyhisselam: “Yavrucuğum” der, “namazı kıl, (insanlara) iyiliği yay, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. İnsanları küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Konuşurken sesini yükseltme, unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir. Doğrusu, bunlar üzerinde durulmaya değer şeylerdir.” (Lokman; 17-19)

Bu ayetlerde hem Allah’a hem de O’nun yarattığı insanlara karşı görevlerimiz sıralanmakta; adab-ı muaşeret kurallarının bir özeti verilmektedir. Bunları çocuklarımıza anlatırken, kelime ve açıklamalarımızı onların yaşına ve anlayışına göre seçmemiz gerekir.

Sorulara çocuk mantığı ile yaklaşmalıyız

Çocukların her konudaki sorularına cevap verirken yetişkin mantığı ile değil, çocuk mantığı ile düşünmeliyiz. Yapacağımız küçük bir hata, onların zihinlerini karıştırmaya yetecektir. Çocuklar dört yaşına kadar ben-merkezci bir düşünceye sahiptir. Canlı cansız ayırımı yapamazlar; onlara göre her şey canlıdır. Bu sebeple, masallarda geçen olayların tamamına inanırlar, uydurma olduğunu düşünmezler.

Okul öncesi eğitimde, masalların ve dinî hikâyelerin rolü büyüktür. Masal kahramanlarının şahsında doğru davranışları öğretmek kolaylaşır.
Çocuk kendisini kahramanın yerine koyar, onunla özdeşleşir.


Çocuklar yaptığımız basit açıklamalarla yetinir, fazlasını merak etmezler. Bir anne anlatmıştı: “Dört yaşındaki çocuğum bana, ‘Anne, dedi, neden Allah’ı göremiyoruz?’ Ben de, ‘gözlerimiz küçük olduğu için Allah’ı göremeyiz,’ dedim. Kendi kendine mırıldandı: ‘Evet, gözlerimiz küçük olduğu için Allah’ı göremeyiz.’ Bu cevap ona yetti, başka soru sormadı.”
Büyük çocuklara bu açıklama yeterli olmayabilir. “Niçin Allah’ı göremiyoruz, Allah nerededir, ne kadar büyüktür?” gibi soruların cevabını vermemiz ve onların şüphelerini ve zihinlerindeki yanlış imajları düzeltmemiz gerekir. Ben, on yaşında bu soruları soran oğluma karşılıklı diyalog yoluyla cevap vermiştim. Önümüzde duran masayı göstererek sordum:

- Bu masa kendi kendine olur mu?
- Olmaz.
- Yani bunu yapan biri var, diyorsun.
- Evet.
- Şu giydiğimiz terlikler ve ayakkabılar da kendi kendine olmaz, değil mi?
- Olmaz.
- Onları kim yapıyor?
- Adamlar.
- Evet, adamlar yapıyor. Biz onlara ayakkabıcı diyoruz.
- Ayakkabı kendisini yapan ayakkabıcıya hiç benziyor mu? Ayakkabıcının ağzı, gözü, kulağı, ayağı, kolu var, yürüyor ve konuşuyor. Ayakkabıya bakıyoruz, kendisini yapan ustaya hiç benzemiyor, ne gözü var ne de kulağı, ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyor, değil mi?
- Evet.
- Basit bir masa ve ayakkabı kendi kendine olmazken, gökyüzünde gördüğümüz güneş, ay, yıldızlar ve üzerinde yaşadığımız şu dünya, kendi kendine olur mu?
- Olmaz.
- Demek onları yapan, yani yaratan biri var. Kimdir O?
- Allah.
- Evet, dünyayı ve üzerinde yaşayan canlıları yaratan, yüksek bilgi ve güç sahibi Biri var ve biz O’na “Allah” diyoruz. Nasıl ayakkabıcı yaptığı ayakkabıya hiç benzemiyorsa Allah da yarattığı varlıklardan hiçbirine benzemez. Yemek, içmek, uyumak, bir evde oturmak, bize mahsus şeylerdir. Allah, bize benzemediği için bunlardan hiçbirine ihtiyacı yoktur.

Allah’ın varlığını biliyoruz, ama O’nu göremiyoruz. Duyularımız, aklımız ve bilgimiz sınırlı olduğu için her şeyi göremez, her şeyi duyamaz ve her şeyi bilemeyiz. Allah, melekleri nurdan yarattığı için onları da göremiyoruz.
ALİ ÇANKIRILI (PEDAGOG)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Email Yazma Zorunluluğu Yoktur Lutfen Gerçek Adınızı
Ve Emailinizi Yazmayınız Takma Isim Kullanınız
Yorumlama biçimi: Anonim Olarak Seçiniz
Güvenlik Kodunu Her İki Cümleyi Yanyana Yazınız
Mehmet Can